
Üzerinde yaşadığımız coğrafya ve tabiî çevre, geçmişte olduğu gibi günümüzde de hızlı bir değişmeye maruz kalmakta-dır. Bu değişmenin gelecekte de devam etmesi kuvvetle muhtemeldir. Dağların ve vadilerin şekillenmesi, kıtaların yara-tılması, akarsu sistemlerinin, ova ve plâtoların meydana gelmesi, buzullaşma gibi hâdiseler milyonlarca yıllık zaman diliminde ortaya çıkmıştır. Zelzeleler, seller ve volkanik faaliyetler, yeryüzünü dakikalar hattâ saniyeler içinde değiştirme ve yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. İnsanoğlu dâhil bütün canlılar, hayat sürdükleri ortamlarda meydana gelen bu âfet ve değişmelere karşı oldukça hassastır. Tabiî süreçlerin işleyişi ile veya insan müdahalesiyle meydana gelen değişmelerin menfî neticelerini en aza indirme gayretlerinden birisi de topluluklar ve kavimler hâlinde gerçekleştirilen coğrafî mekân değiştirme yani “göçlerdir”.
Biyocoğrafya ve ekoloji açısından “yayılma” (Dispersal) hayvan ve bitki türlerinin orijinal hayat sahalarından ayrılarak farklı alanlara yönelmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu yönelmenin hususi sebepleri ise bilhassa insan müdahalesi ve tabiî âfetler neticesinde ortaya çıkan ışık, su, barınak ve yiyecek yetersizliği ile başka canlılar tarafından avlanma ihtimalinin yüksekliğidir. Bu yayılış coğrafî mekân dikkate alındığında coğrafi mekân içi ve coğrafî mekân dışı olarak ikiye ayrılabilir. İlk gruba daha çok, yakın mekânları seçen türlerin yayılışı girerken; ikinci gruba, yaşadıkları yerden coğrafî ve biyolojik olarak önemli oranda farklılık gösteren uzak mekânlara göç eden hayvan ve bitki türlerinin yayılışı örnek verilebilir. Birinci gruba giren canlı türlerinin yaşama ve yaşayabilir bir topluluk meydana getirme ihtimali daha fazla iken, ikinci gruba giren canlıların hayatta kalma ihtimali ise, kendilerine sunulan fazladan bir lütuf hâricinde oldukça güç olmakla birlikte, imkânsız değildir.
İklim değişiklikleri gibi zorlayıcı hâdiseler neticesinde iyice azalan ve ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalan çeşitli canlı türleri, gelecek nesilleri için daha uygun hayat şartları sağlamak maksadıyla, sevk-i İlâhî ile yeni mekânlar aramaya girişirler ve buldukları uygun mekânlara yerleşirler. Bu süreç bazen çok uzun bir zaman alırken, bazen de mü-kemmel bir zamanlama ve yönlendirme ile oldukça kısa sürebilir. Bir çift hayvan, bir tohum veya bitkinin bir parçası, umulmadık bir yerde uygun mekân bularak yerleşir ve orada nesillerinin devamına vesile olur. Meselâ, kıyı otu (Ammophila) gibi bazı türlere, özellikle kıyı kumulları üzerinde çok kısa zamanda kolonileşme kabiliyeti verilmiştir.
Bazı canlı türlerinin zor şartlarda karşı cinse ihtiyaç duymadan üredikleri bilinmektedir. Yüce Yaratıcı değişik isimleri-nin tecellisi olarak aynı bedende iki cinsiyeti bir araya getirerek (hermafrodit) veya erkeklerin azaldığı durumlarda, dişi yumurtalarının erkek spermlerine ihtiyaç duymadan (partenogenez) yeni nesiller yaratabileceğini de göstermiştir.
Kendisine üreme ve tekrar bir topluluk meydana getirme özelliği verilmiş olan bir organizmaya veya organizmanın bir bölümüne propagül (propagule) adı verilir. Meselâ bitkinin bir tohumu, bir çekirdeği, bir sünger parçasının, denizyıldızının veya yassı kurtlardan planarianın kopan kısmı (bir parçası veya kolu) bir topluluk meydana getirebilir. Bu çoğalma mekanizması da yine türün neslinin devamı için bir nevi sigorta gibi düşünülebilir.
Bitki ve hayvan türlerinin yayılış göstermeye çalıştığı bazı yeni sahalarda, ilgili türlerin alışık olmadığı tabiî ortam şartları, bu canlıların bir bölümünün veya tamamının ortadan kalkmasına yol açar. Bazı durumlarda ise yeni topluluklar kurmak üzere farklı yerlere göç eden türler, geçtikleri ve gittikleri tabiî çevreyi kendilerine göre tekrar düzenlemekle birlikte, işgal edilen alanda trajik ekosistem bozulmalarına sebep olur. Bu duruma en güzel örnek göçebe çekirgelerdir (Locusta migratoria). Bu çekirge türü uygun şartlarda çok çabuk üreme özelliğine sahiptir. Bilhassa aşırı kalabalık populasyonlar ve yiyecek kıtlığı sebebiyle istilâcı ve yayılmacı bir karaktere bürünebilir. Ancak, bu gibi çevre problemlerine yol açan esas sebep, tabiata dercedilen dengelerin insan eliyle alt üst edilmesidir.
ALINTI YAZI(AHMET SELİM İNCEKARA)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder